“Deniz
Gezmiş ve Arkadaşları Aydınlık Bir Türkiye İçin Kendilerini Feda Etti”
CHP Esenyurt İlçe Gençlik Kolları’nın düzenlediği 3 Fidanı Anma
Programı’na katılan Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer; “Kendilerinden
daha büyük bir davaya inananlar, yaşamında daha büyük bir amaca bağlananlar,
karanlıkta yürürken etraflarını aydınlatmak için yakacak bir şey bulamadıklarında
gözlerini kırpmadan kendilerini feda ederler. 3 Fidan da o dönemde toplumu ve
geleceği aydınlatabilmek için kendilerini bile bile feda etmiştir” dedi.
6 Mayıs 1972 yılında idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnan’ın anıldığı programa Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet
Özer’in yanı sıra CHP Esenyurt ilçe Başkanı Hüseyin Ergin, meclis üyeleri,
başkan yardımcıları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Şehit Erol Olçok Kültür
Merkezi’nde gerçekleşen programda konuşan Prof. Dr. Ahmet Özer: “3 Fidan’ı
anmak iki noktada çok önemlidir. Bunlardan birincisi iyi bir tarih bilincine
sahip olmaktır. Tarih bilinci olmayan bir toplumun geleceği de olmaz. Çünkü
bizler tarihimizi geçmişte yaşamak için değil, geleceği daha iyi yönetmek için öğreniriz.
O nedenle bu programlar tarih bilinci oluşturmada önemli unsurlardır. İkinci
noktada ise; yaşadığımız toplumda ne için yaşadığımızı, nereye gideceğimizi, nereye
ulaşacağımızı bilmemiz çok önemlidir. Toplumu aydınlatmak için hiç bir şey
bulmadıklarında kendilerini yakarak etraflarını aydınlatanları görerek, geleceğimizi
de aydınlatmış oluruz. Bu nedenle bu türde anmalar hem tarih bilinci oluşturmak
hem de önümüzdeki ufku görmek ve aydınlanmak için önemli. Yoksa sırf iş olsun
diye, ağıt yakmak için bu anmalar yapılmaz.” dedi
“Ölümün Üstüne
Yürüdüler”
3 Fidan’ın ölüm karşısında bile asla geri adım atmayarak bağımsız
yaşam mücadelesine vurgu yapan Prof. Dr. Ahmet Özer; “Bu destansı, bu şiirsel
yürüyüş ile yabancılaşma süreci içerisinde olan insanların kendine dönmeleri son
derece önemlidir. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ölüm karşısında geri
adım atmadılar. Verdikleri mücadeleyi sonuna kadar yürütebilmek için dik
durdular, ölümün üstüne yürüdüler. Deniz Gezmiş mektubunda diyor; İsanlar doğar yaşar ve ölürler. Herkes doğar
yaşar ve ölür. Şu anda bile, bizim konuştuğumuz bu andan itibaren bile yüz
binlerce insan doğdu ya da yüz binlerce insan öldü. Bugüne kadar bu dünyada 150
milyar insanın yaşadığı söyleniyor. Bana sorarsanız bu rakam bir sayıdan
ibarettir. Yani dünya birilerinin yüzü suyu hürmetine dönüyor. İşte
kendilerinden daha büyük bir davaya inananlar, yaşamından daha büyük bir amaca
bağlananlar, karanlıkta yürürlerken etraflarını aydınlatmak için yakacak bir şey
bulamadıklarında gözlerini kırpmadan kendilerini yakarlar etrafları aydınlansın
diye. Bu gençlerde o zaman bunu yapmışlardır. Toplumun önünü çocuklarımızın geleceğini
aydınlatabilmek için kendilerini yakmışlardır. dedi.”
"Zulme
Boyun Eğmemek Cesaret İster”
Tarih boyunca zulmeden ve zulme karşı direnen insanlar olduğunu
vurgulayarak konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Ahmet Özer; “Doğum bana göre
mucizevi bir olay, ölüm ise sırlarla dolu bir durumdur. Yaşam ise sıradan bir
tekrardan ibarettir eğer destansı bir ömür çıkaramazsan. Ama yaşamda bunu
çıkarmak, ışık yakmak zordur. Çünkü ışığın düşmanları vardır. Bu da zulmü
yaratır. Zulme direnmekte zordur. Çünkü zulmedenler bazen çok güçlü
olabiliyorlar. O nedenle insanlık tarihi boyunca iki tür insan olacaktır; zulmedenler ve zulme direnenler. Bu noktada direnmek,
başkaldırmak, zulme boyun eğmemek cesaret ister. Cesaret ise az olduğu için
değerlidir ve anılası bir şeydir. Dün gençlerle sohbet ederken Dostoyevski'nin
sözü geçti. Dostoyevski diyor ki; İki
tür insan var bir olağan insanlar diğeri de olağan dışı insanlardır. Olağanlar
yer içer neslin devamını sağlar, ama asla mutlu ve başarılı olamazlar çünkü
korkaktırlar. Korkak oldukları için risk yüklenmezler. Risk yüklenmedikleri
için acı çekmezler. Acı yoksa mutluluk da yoktur. Bir de olağan dışı olanlar
var. Bunlar büyük başarılara ve büyük mutluluklara imza atan insanlardır. Eğer
dünya bugün buraya gelmişse bu insanların yüzü suyu hürmetine gelmiştir. İşte
Deniz Gezmiş ve arkadaşları tarihe altın harflerle yazılmış olağandışı
insanlardır, olağandışı olanlara selam olsun.” yorumunu yaptı.
“Onları Saygıyla
Yad Ediyorum”
Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu barış ve kardeşlik kavramlarını
Esenyurt’ta hayata geçireceklerinin altını çizen Prof. Dr. Özer; “Denizler 52
yıl öncede dara çekildiler ama hala yaşıyorlar. Onlar geçip giderken bu
dünyadan ölümün elinden bir şeyler kopardılar. Yoksa o günden beri ne adamlar
geldi ne adamlar geçti. Her gün binlerce insan ölüyor. Bana göre onlar ölümün
elinden bir şeyler alıp kendilerini ölümsüzleştiler. Bu ülkenin geleceği
kardeşlikte saklıdır. Biz bunu birlikte başaracağız. Zaten en büyük
ideallerimizden biri de Esenyurt’umuzu bu anlamda bir barış ve kardeşlik şehri
yapmak. Bu aynı zamanda Türkiye'nin de ihtiyaç duyduğu bir kavramdır. Bunu el ele
vererek, gönül gönüle hep birlikte gerçekleştireceğiz. Yürekli gençlerimiz var, iyi aydınlarımız var, halkı için çalışan
insanlarımız var. Eğer biz istersek her şeyi yapabiliriz. Bu nedenle onların o
kısaca ömürlerindeki destansı mücadeleleri saygıyla anılmayı hak ediyor. Biz de
onları saygı ile yâd ediyoruz. İyi ki yaşadınız, sağ olun, var olun.” dedi.
“Toplumun Büyük
Bir Kesimini Susturdular”
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in ardından söz alan CHP
Esenyurt ilçe Başkanı Hüseyin Ergin de şunları söyledi; “ 3 Fidan suçlu
oldukları için idam edilmediler. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yükselen
önemli bir devrimci akım vardı. Tüm toplum sosyalizme, toplumcu bakış açısına
yönelmiş durumdaydı. Aslında verilmek istenen mesaj sadece gençlere, üniversite
öğrencilerine ve lise öğrencilerine değildi. Verilmek istenen mesaj onların
ailelerineydi. Ve o gün başlayan harekât günümüze kadar sürdü. Maalesef aileler
korktu, maalesef devlet yıldırdı. Amerika’nın sağlamış olduğu imkânlarla ülke
içerisinde yapılan talanlar, gözaltında kayıplar, aileleri yok etmeler,
umutları yok etmeler derken toplumu bir korku imparatorluğu haline getirdiler.
O korkunun eseri şu an bize yansıyor. 70-80 yaşındaki velilerimiz,
ebeveynlerimiz 30-35 yaşında olan çocuklarına iş arıyorlar. Toplum bu kadar
duyarlılıktan, mücadele hissinden uzaklaşmış durumda. Toplumun büyük bir
kesimini suskun hale getirdiler. Bir toplum özgürlükçü yetişmezse, bilimsel
metotlarla eğitilmezse Türkiye gibi toplumlar oluşur. Sizi iliklerinize kadar
sömürürler. Ses çıkaran çok az olur. Ben bu bağlamda bu gecenin anlam ve
önemini bilerek bizler için değil, kendiniz için, ideallerine saygı duyduğunuz
insanlar için burada bulunmanızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum ve 3
Fidan’ı saygıyla yâd ediyorum.”