Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Şunu unutmamak gerekir, bugün hayırda yarışmak, daha çok paylaşmayı, daha çok sahiplenmeyi ve daha çok sorumluluk almayı gerektiriyor. Değişen dünya şartları, yeni sosyal riskler ve kırılganlık alanları, bizleri daha etkili bir iş birliğine davet ediyor. Dijitalleşmeden kentleşmeye, demografik dönüşümden yalnızlığa kadar pek çok alanda, insanı koruyan ve güçlendiren çözümleri birlikte üretmek zorundayız." dedi.
İstanbul Valiliği ev sahipliğinde Beyoğlu'ndaki bir otelde düzenlenen "İstanbul Hayırda Yarışanlar Buluşması"na katılan Bakan Göktaş, kurumlara bağış yapan hayırseverlerle bir araya geldi. Göktaş, iyiliği çoğaltan ve merhameti büyüten gönüllerle bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Bakan Göktaş, İstanbul'un hayır geleneğinin en güçlü hafızalarından biri olduğunu belirterek, "Bu şehir asırlardır aşevleriyle, vakıflarıyla merhametin kalıcı eserlere dönüştüğü bir yer olmuştur." ifadelerini kullandı. Hayırseverlerin emeğinin, geleceğin daha güçlü toplumunu inşa ettiğini vurguladı.
Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarının 68 ulusal ve uluslararası proje yürüttüğünü açıklayan Göktaş, bu projelerle destek mekanizmalarının daha etkin harekete geçirildiğini kaydetti. İstanbul Valiliği'nin İstanbul Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı üzerinden yürüttüğü Kardeş Aile Projesi ile ihtiyaç sahibi ailelere düzenli kira desteği sağlandığını hatırlattı.
Göktaş, Arnavutköy'de yetim aileleri için sosyal konut inşası ve 2025 Aile Yılı vesilesiyle gençlere yönelik evlilik desteklerinin önemine değindi. Bu yıl tüm paydaşların katılımıyla gerçekleştirilen Sosyal Sorumluluk Çalıştayı'nda, kalıcı bir toplumsal etkinin nasıl oluşturulacağının ele alındığını ve gönüllülük, kapsayıcılık ve şeffaflık esaslı bir ekosistemin temellerinin atıldığını ifade etti.
Hayırseverliğin toplumu ayakta tutan bir sorumluluk alanı olduğunu vurgulayan Bakan Göktaş, "Biz, vakıflarla hayrı kurumsallaştırdık, imarethanelerle sofraları büyüttük, darüşşifalarla sadece bedeni değil, ruhu da iyileştirdik. Yetimi, yaşlıyı, yolcuyu, kimsesizi devletin ve toplumsal vicdanın merkezine aldık." dedi. Bu anlayışın merhameti kalıcı eserlere, paylaşmayı ise toplumsal bir bağa dönüştürdüğünü sözlerine ekledi.
